Birkaç gün önce basında, Ömer Seyfettin
ile ilgili bir haber çıktı. Belki okumuşsunuzdur. O haberi görünce şok oldum. Habere
göre, Ömer Seyfettin’in cenazesi kadavra olarak kullanılmış. Bir de fotoğraf
vardı. Asıl benim yüreğimi dağlayan ise bu fotoğraf oldu. Fotoğrafta, masada
Ömer Seyfettin’in kadavrası. Etrafında ise tıp öğrencileri vardı. Telife girer
diye fotoğrafı almadım. Zaten alma imkanım da olsa koymazdım. Çünkü bir yazarı,
hele de Ömer Seyfettin gibi bir yazarı, öyle görmenizi istemezdim. Tabi şu anda
çok merak etmişsinizdir fotoğrafı. Ne yalan söyleyeyim. Ben olsam bende merak
ederdim. Ben bir kere gördüm. Daha görmek istemiyorum. İsteyen Google’dan hemen
bulabilir.
CENAZESİNİN BAŞINA GELENLER
Eminim fotoğrafı gördükten sonra sizde,
benim gibi düşüneceksiniz ve aynı duyguları hissedeceksiniz. Ömer Seyfettin
şeker hastalığına yakalanmış. Ama o zamanlar böyle bir hastalık bilinmiyor
tabi. Kendisine portakal yiyip, hoşaf içmesini tavsiye ediyor doktorlar. Bu
tavsiye Ömer Seyfettin için sonun başlangıcı oluyor. Ömer Seyfettin öldükten
sonra, cenazesinin başına gelmeyen kalmamış. İlk önce hastanede kimsesiz diye
kadavra yapılmış. Yukarıda anlattığım gibi. Ama kimsesi de yokmuş. Yazar arkadaşları
var da. Onların da nasılsa, sonradan haberleri olmuş bu durumdan. Sonra Ömer
Seyfettin olduğu anlaşılmış. Defnedilmiş. Ama gün gelmiş. O defnedildiği yerden
yol geçecekmiş. O yüzden kemikleri alınıp başka bir yere defnedilmiş. İşte böyle
yürek yakıcı bir hikayesi var Ömer Seyfettin’in.
KİTABINI OKURKEN DÜŞÜNDÜKLERİM
Her şeyde bir hayır vardır derler ya. Bu haberi
gördükten sonra, kütüphaneden bir Ömer Seyfettin kitabı aldım. Bu haber tekrar
bana Ömer Seyfettin’i yad etme fırsatı verdi. Bir yazar en güzel nasıl yad
edilir? Verdiği eserler okunarak. Kitabı okurken aklımın bir köşesinde de
kadavra haberi vardı hep. Okurken içimden, “İşte bu okuduklarım, o masada
kadavra olarak cenazesi kullanılan adamın yazdıkları” diyordum. Bambaşka duygularla
okuyorum kitabı. Bundan sonra da her kitabını okuduğumda da, aynı duyguları
hissedeceğim. Bi yürek yanması. Bir hüzün yağmuru tutacak kalbimi. Son nefesini
verirken ki yalnızlığı dağlayacak, her Ömer Seyfettin okurunun yüreğini.
Foto kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Çok darlandım.Kim izin vermiş ki?Yakınlarına sormuşlar mı?Nasıl bir dünya bu anlamadım gitti.
YanıtlaSilHaberde okuduğum kadarıyla kimsesi yokmuş. İç burkan bir durum.
SilÇok acı, bahsi geçen fotoğrafı gördüğümde de üzülmüştüm fazlasıyla. Dediğiniz gibi en güzel yad etme şekli, eserlerine sahip çıkmak, okumak, anlatmak...
YanıtlaSilBende kendimce okuyup anmak istedim.
SilYaşıyor işte, kitaplarıyla. En değerli şekilde yaşıyor.
YanıtlaSilHaklısın.
SilValla fotoğrafa bakmaya cesaret edemedim.Nasıl olur ya o kimsesiz falan değil ki illa kan bağı olması mı gerek yani, o sokakta başı boş yatan,yabancı maddeler kullanan biri mi de ona bu muameleyi layık görebilirler o Ömer Seyfettin edebiyatımızın baş tacı ......Kusura bakmayın okuduktan sonra engel olamadım içimdekilere :(
YanıtlaSilNe demek. İçimizden geçenleri dile getirdiniz.
SilHemen gittim fotoğrafa baktım, o fotoğraftan sonra kafasını kesmişler 😞 Türk Edebiyatı'nda önemli bir yazar olan ve çocukluğumda okuduğum romanların yazarı olan Ömer Seyfettin, bu şeyleri kesinlikle hak etmedi. Bilgilendirici yazı için de teşekkürler, bu yazı olmasa bu gerçekle asla karşılaşmazdım herhalde.
YanıtlaSilBenim de yüreğimi çok yaraladı Semih. Değerli yorumun için teşekkür ederim.
Sil