İnsanın canı her zaman yazı yazmak
istemiyor. Ama yine de oturuyorsun defterin ya da bilgisayarın başına. “Yazmam
lazım” diyorsun blog için. Eline kalemi alıyorsun yazmaya başlıyorsun. Aaah yazmak
gelmiyor içimden. Çünkü kalem eline oturmuyor. Rahat hissetmiyorsun kendini. Ucu
istediğin gibi olmuyor. İstediğin güzellikte yazamıyorsun. Adeta kalem
görevinden başka bir şey için üretilmiş: Sana yazdırmamak. Zaten yazma hevesin
yoktu. Bir de doğru kalem seçememen nedeniyle tüm hevesin kaçıyor. Bir yerde
bir yazı okumuştum. “Doğru kalem” falan seçin diyordu. “Bu adam ne demek
istiyor? Ne alakası var?” demiştim. Ama o olaydan sonra adama hak verdim. Yazı yazacağın
kalem çok önemli.
KALEMİNİZİ NEYE GÖRE SEÇİYORSUNUZ?
Yazı araç-gerecin senin zevkine uygun
olmalı. Hani sevdiğimiz kalemler vardır. Diğer kalemlere göre o kalemleri daha
çok severiz. Kimimiz rengini, kimimiz şeklini, kimimiz de yazarken bize
sağladığı rahatlık nedeniyle severiz. Herkesin kalemde aradığı rahatlık
başkadır tabi. Benim aradığım rahatlık yazının başından beridir anlatmaya
çalıştığım gibi: Yazarken beni zorlamaması. Beni daha da yazmam için teşvik
etmesi. Peki bir kalem yazarken sizi nasıl teşvik eder? Tükenmez kalemim
bitmişti geçenlerde. Başka bir kalem almak durumunda kaldım. Yine aynı tip
kalemdi. Ama yazmaya bir başladım. Kalem yazmıyor sanki akıyor, sanki kayıyor.
Tıpkı bir yağ gibi. Sanki kalemin ucuna yağ sürmüşler gibi. Yazdıkça yazasım
geldi.
YAZDIKÇA YAZDIRAN
KALEM
“Bu harika bir şey” dedim kendi kendime. O
an aklıma yazacak bir şey gelmese bile, sadece o zevki yaşamak için gazetedeki
herhangi bir haberi yazardım. O kadar yazmaya teşvik etti beni. İşte böyle bir
tecrübe yaşadıktan sonra yanında bulunduracağın kalemin ne kadar önemli
olduğunu anlamış oldum. Şimdi yazarken o kalemimle yazıyorum. Ve yazmaktan
büyük bir zevk alıyorum. Sizin kalemlerle ilgili bu zamana kadar böyle
tecrübeleriniz oldu mu? Olduysa bizimle paylaşmaya ne dersiniz? Gelelim bilgisayara.
Bilgisayarda da aynı durum geçerli benim için. “Nasıl yani?” dediğinizi duyar
gibiyim. Şöyle ki: Bilgisayardaki klavye çok önem kazanıyor bu aşamada. Akıllı telefonlar
yokken, internet bu kadar yaygın değilken ne yapıyorduk?
KLAVYENİN YAZMAYA ETKİSİ
İnternet kafelere gidiyorduk. Ve her
gittiğimizde de farklı farklı bilgisayarlara oturuyorduk. Ve her farklı
bilgisayar farklı bir klavye demekti. Bazı klavyeler kullanım kolaylığı
vermiyordu size. Bazıları sertti, bazıları klavyeye çok yakındı. Bastığında bastın
mı yoksa basmadın mı tam olarak belli olmuyordu. Ama bazı klavyelerde vardı ki.
Tuşlara bastıkça basacağınız geliyordu. Oda sizi yazarken teşvik ediyordu. Tuşlara
bastıkça içinizden bir ses sanki, “Bir daha, bir daha” der gibi oluyordu. Biz arkadaşımla
ara sıra bilgisayar satan mağazalara gideriz. Benim bilgisayarda baktığım en
başta şeylerden biri klavyenin tuş kullanım kolaylığı ve rahatlığı. Bir iki kez
tuşlara basmayla o klavyede rahat çalışıp çalışamayacağımı hemen anlarım.
CANIM
KLAVYEM BENİM
Şu anda
bu yazıyı yazdığım laptop bilgisayarı mağazadan almadım. Dolayısıyla klavyesini
kontrol etme gibi bir şansım olmadı. Bu bilgisayarı bir siteden sipariş ettim. Mağaza
fiyatına göre daha uygundu. Ama ya sevmediğim tarzda bir klavye tipi gelirse
diye endişe etmedim değil. Ama şanslıymışım ki böyle bir şey olmadı. Klavyem sevdiğim
tip çıktı. Şimdi yazarken sıkıntı çekmiyorum. Bilgisayarın başına yazı
yazacağım zaman gönül rahatlığıyla oturuyorum. Çünkü yazmak istemesem bile ya
da yazacak konu bulamasam bile bana yardımcı olacak bir klavyem var. Az önce
kalem için sorduğum soruyu şimdi de isterseniz klavyeler için sorayım. Klavye ile
ilgili bu şekilde yaşadığınız bir olay oldu mu?
DEFTERE YAZMA İHTİYACI HİSSETMEK
Ya da siz böyle şeylere dikkat etmez
misiniz? “Benim yeter ki yazacak konum olsun. Gerisi boş” mu dersiniz? Gelelim bir
de defter konusuna. Belki pek çoğumuz artık defter ya da günlük tutmayabiliriz.
Ama ben zaman zaman deftere yazma ihtiyacı hissediyorum. Yeni nesil çocuklarda
böyle bir durum olmayacak belki de. Onlar tabletlerle, akıllı telefonlarla
büyüdükleri için. Ama biz kalemle yazarak büyüdük. Bizim zamanımızda her tarafı
teknoloji yazı aletleri sarmamıştı. O yüzden zaman zaman deftere ya da bir A4
kağıdına yazma ihtiyacı hissederim. İşte yazacağım bu kağıtta o an için sizi
yazmaktan soğutabilir.
ANCAK KARELİ DEFTERE YAZARIM
Bir kere ben kareli deftere yazmayı daha
çok seviyorum. O yüzden karenin çizgileri net olacak. Bazı defterler var silik
silik. İlk baştan yazma iştahınızı öldürür bu durum. O yüzden defterdeki
çizgiler net olmalı. Ve defter kağıdı o kadar da ince olmamalı. Bazı defterler
var. Ne yazarsan bir arkasına sanki kabartma resim gibi çıkıyor. Bu hiç hoş
olmuyor. O sayfaya yazarken sanki kabartmanın üstüna yazıyormuşsun gibi oluyor.
Al sana yazma iştahını öldüren bir neden daha. Şimdi günlük yaşadığım olayları
not tuttuğum bir defter var. Tam istediğim tarzda olmasada şimdilik idare
ediyor. Bu sınav döneminde matematik işlemleri için bir defter daha almıştım.
“AMMA
DA YAPTIN” DİYENLER OLABİLİR
Ona günlük olarak yaptığım dersleri not
ediyordum da. Birde ne göreyim? Bu deftere yazı diğer defterime göre daha rahat
yazılıyor. “Keşke not tuttuğum defter bu olsaydı” dedim. Dedim ama ne çare. Şimdiki
kullandığım defterin bitmesine az kaldı. Bu defter biter bitmez hemen o
defterin aynısından bir tane daha alacağım. Bu yazıyı okuduğunuzda belki de
beni çokça eleştireceksiniz. “Alt tarafı bir yazı yazacaksın bu ne titizlik?
Sanki dünyayı kurtarıyorsun? Yaz gitsin işte” diyenleriniz de olabilir. Evet,
titizlik ya da çok aşırı hassasiyet gösterme olabilir. Ama böyle hissediyorum. Ben
bunları düşünürken en başta bahsettiğim o yazıyı da okuyunca. Dedim ki, “Demek
ki yalnız değil mişim”.
YAZI UZUN MU OLDU?
Ondan sonra bu yazıyı yazmaya karar
verdim. Aslında gördüğünüz gibi bu yazı baya uzun oldu. Uzun yazı yazmak
aslında benim adetim değildir. Bu yazıyı iki parçaya bölerek de yazabilirdim. Ama
bu sefer de anlam bütünlüğü olmayacaktı. Yazının ikinci bölümünü gören birinci
bölümünü okuması gerekecekti. Bu devirde kimsenin minnacık bile sabrı yok. Adam
benim sayfayı kapatıp başkasının yazısını okumaya gidebilirdi. O yüzden, “Uzun
olsun ama bir defada ne anlatmak istiyorsam anlatayım” dedim. Aslında bu konuda da görüşünüzü öğrenmek
isterim. Sizce böyle uzun ve tek bir yazı mı daha iyi oldu yoksa iki parçaya
bölseydim daha mı iyi olurdu?
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN
Tabi bu yazdıklarımla ilgili deneyim
yaşamış olanlar devamlı yazı yazan kişilerdir. Yoksa haftada bir ya da ayda bir
bloğa yazı yazıyorsan bu durumları yaşayacak pek de yazı yazmıyorsun demektir. Ben
de son bir aya kadar öyleydim. Bloğa haftada ya da ayda bir yazı giriyordum. Ama
son bir aydır her gün yazı girmeye çalışıyorum. O yüzden bilgisayarla, defterle
ve kalemle çok haşır neşir oldum. Devamlı yazarken de böyle yazmayı itici hale
getiren durumlarla karşılaştım. En azından bu yazımla her gün yazı yazmaya
başlayacak olanlara önden yaşayacaklarına dair tecrübelerimi aktarmış oldum. Devamlı
yazmayanlar bu söylediklerimi kulak arkası edebilir ama her gün yazacakların,
muhakkak kulaklarına küpe yapmaları gereken bir yazı oldu diye düşünüyorum.
Fotolar kaynak:Pixabay.com
Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com
Kesinlikle katılıyorum. İnsan yazıyorsa kullandığı araçlar da yazma şevkini artıracak özellikte olmalı. Blogunu takibe aldım erenler. Ben de bloguma beklerim ⭐
YanıtlaSilTakip ve değerli yorumun için teşekkürler. Takibe alıyorum sizi.
SilBen özel bir çalışma yapmıyorum.Konuyu belirlemek için düşünüyorum.Konu netleşince gerisi kolay oluyor benim için.Teşekkürler :)
YanıtlaSilBir oturuşta yazı bitiyor yani :) Yorum için teşekkürler.
Silkalem mi unuttuk valla :)
YanıtlaSilKalemi unutmamaya çalışıyorum. İnşallah da unutmam :) Yorum için teşekkürler.
SilMerhaba,
YanıtlaSilklavye ve kalem konusunda ben de ayırt ederim, o yüzden dizüstü bilgisayara ilave klavye aldım. Peçete, gazete sayfasının boş yeri, herhangi bir kağıt parçası ne bulursam o an üzerine yazarım sıkıntı çekmeden.
Haklısınız, insan yazdıkça çok şeyin farkına varmaya başlıyor ve hiç bir şey de eskisi gibi olmuyor. :)
Her şartta, eldeki imkanlarla yazmak çok güzel. Yorum için teşekkürler.
Sil