Sevgili günlük, bir pazar gecesinden daha merhaba. Yine bir haftayı geride bıraktım. Ve yarın, yeni bir haftaya daha başlayacağım. Yeni bir hafta, yine iş demek. Bende pazartesi sendromu olduğu için moral motivasyon olarak durumumun pek de iyi olduğunu söyleyemem. Geçen hafta neler yaşadım? Onlardan bahsedeyim size.
Şu kadar senedir çağrı merkezinde
çalışıyorum. İlk defa sesim kısıldı. Çağrı sırasında öyle bağırarak konuşan bir
yapım da yok aslında. İşyeri doktoru soğuk algınlığından dolayı sesimin
kısıldığını söyledi. Ve bana bir antibiyotik, bir ağız spreyi bir de suya atıp
içtiğimiz tabletten verdi. Çok şükür iki günde düzeldi. Ses kısıklığı çok kötü.
Neredeyse işaret diliyle anlaşacaktım miletle.
Sevgili günlük, uzun bir
aradan sonra bir kitabı yarıda bıraktım. Murat Menteş’in, Ruhi Mücerret
kitabını. 100 sayfa okudum. “Yok artık. Daha fazla katlanamayacağım” dedim ve
kitabı okumayı bıraktım. 100 yaşında bir adam var. Devamlı, “Hala niye ölmedim?”
diye yakınıp duruyor. Artık daraldım yani. İzlediğim filmlere gelince. Dün Persapolis
filmini izledim. İran’da yapılan devrimlerin, bir kadının hayatındaki
yansımasını görüyorsunuz. Aslında bir film daha sıkıştırmak istiyordum bu hafta
sonuna. Ama olmadı. Gelecek haftaya artık. Kendinize iyi bakın. Tekrar görüşmek
üzere.
Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/boy-field-grass-green-261501/
"Pazartesi sendromu" bende de var:) Ama şunu söyleyeyim ki; bu anlamaları yükleyen biziz. Tamamen bakış açısıyla alakalı bir durum bu. "Bu gün de uyanabildim" diye de bakabiliriz:)
YanıtlaSilBir kitabı bıraktığım benim de çok oluyor. Aşırı oluyor hem de. Ben çok çabuk sıkılabiliyorum. Ama yani 100 yaşında adamın "bugün de ölmedim" diye dolaştığı kitaptan da herkes sıkılır:)
Pazartesi sendromuna sarılıyoruz işte farklı açıdan bakmaktansa 😀 O bile zor geliyor herhalde. Anlatımı çok sıktı beni ya. O yüzden bıraktım kitabı. Yorumun için teşekkür ederim.
SilGeçmiş olsun...
YanıtlaSilEyvallah hocam. Yorumunuz için teşekkür ederim.
Sil