Ben çağrı merkezinde
çalışıyorum. İşimiz gereği her yaştan insanla konuşuyoruz. Ve bu konuşmalarım
sırasında fark ettiğim bir durumu sizlerle paylaşmak istiyorum. 90’lı ve 2000
doğumlu gençler arıyorlar bizi. Ve inanır mısınız? Kendilerini ifade
edemiyorlar. Ne istediklerini iki kelime kurup anlatamıyorlar. Bazıları ise
mailden bi haber. Yahu teknoloji çağındayız. Biz kod yazmaktan falan
bahsederken daha mail nedir bilmeyen gençlerimiz var.
Eğitim kalitemiz o kadar
düşük ki. Bu hayatın her alanında kendini gösteriyor. Bunu okuyan sizlerde
hayatın içindesiniz. Eminim siz de karşılaşmışsınızdır bu dediğimle. Ama çok
acı be. Gencecik insanlarımız kendilerini anlatamıyorlar. Yahu 1940 doğumlu
amcalarımız, teyzelerimiz arıyorlar. İnanın kendilerini o kadar iyi ifade
ediyorlar ki. Türkçe’mizi o kadar iyi konuşuyorlar ki. “İşte eğitim”
diyorsunuz.
Bir zamanlar öğretmenler not
verirken ince eleyip sık dokurlarmış. Bugünkü gibi öyle lay lay lom sınıf
geçmek nerdee. Ama şimdi böyle mi? Kendimden bir örnek vereyim. Ortaokul son
sınıftayız. Bir arkadaşımızın tam 8 tane 1’i vardı. Ve o arkadaşımıza ne oldu
dersiniz? O kadar 1’ine rağmen sınıfı geçti. Sınıfı nasıl geçti peki? Orası daha
da acı. O zamanlar bir kanun çıkmıştı. Belki de yönetmelik. Tam hatırlamıyorum
şimdi. Eğer bir öğrencinin sınıfta kalma durumu varsa, anne-babasına
sorulacaktı. Anne-baba, “Geçsin” derse geçirilecek, “Kalsın” derse sınıfta
kalacaktı.
Ya hangi anne-baba çocuğunun sınıfta kalmasını ister. Tabi ki, “Geçsin”
dediler. Belki, “Kalsın” diyen anne-babalar olmuştur. Ben hiç duymadım. “İstisnalar
kaideyi bozmaz” demişler zaten. Yine bir örnek daha vereyim size. Eğitimin bittiğinin
göstergesi bu örnekler hep. Liseyi, Endüstri Meslek Lisesinde okudum. Şimdi oraya
harcadığım üç yılıma yanıyorum.
Orası ayrı bir konu neyse. Mezun olduğum
arkadaşlarımdan biri çarpım tablosunu bilmiyordu. Liseden mezun olmuş, adam
çarpım tablosunu bilmiyor. Ondan sonra bilmem ÖSS’de kaç kişi sıfır çekti diye
haberler. Şimdi bu dediklerimi duyduğunuzda, bu sıfır çekme olayına hiç
şaşırmazsınız herhalde.
Yine ana konumuza
dönersek. Ben bu konuda hakkında daha öncede bir yazı yazmıştım. Tekrar ediyorum
orada yazdıklarımı. Türkçe ve Edebiyat derslerinde kendini ifade etme dersleri
olmalı. Her derste bir veya birkaç kişi çıkıp bir konu hakkında sınıfa karşı
konuşmalı. Ben ortaokul ve lise zamanı çok çekinirdim sınıfa karşı konuşmaktan.
Genelde kaçardım konuşmaktan. Kimse pas geçilmemeli. Her öğrenci çıkıp
konuşmalı. Kendini ifade etme yeteneğini kazanmalı.
Foto kaynak: https://www.pexels.com/photo/group-of-people-sitting-on-white-mat-on-grass-field-745045/
Maalesef, üzücü bir durum ve tespitlerinize katılıyorum. Okuma deseniz zaten her şey face veya diğer sosyal ağlar. Kitaplardan bihaberler çoğunlukla. Geleceği karartılıyor bu memleketin, kim ne derse desin. Üzücü bir durum.
YanıtlaSilDonanımlı insanlar yetiştiremiyoruz. Yorumunuz için teşekkür ederim.
SilÇok haklısınız. Kendini ifade etmenin en önemli yollarından biri de kitap okumak ve her sene yayınlanan verilerde Türkiye'nin kitap okuma oranı içler acısı. Böyle devam ederse iki lafı bir araya getiremeyen ve anlaşamadığı için refah içinde yaşayamaman bir gelecekle karşı karşıya kalacağız.
YanıtlaSilSosyal medya, Youtube falan derken kitap okuma zaten bitti. Yorumunuz için teşekkür ederim.
Sil