Yazmak için okumak eylemini şu aralar
yaptığımı hiç söyleyemem. Okumadan yazınca da kendimi suçlu gibi hissediyorum. Çünkü
Feridun Andaç şuradaki yazısında okumadan yazmanın olamayacağını söylüyor. Bende
kendi çapımda bir blog yazarıyım. Ortaya güzel yazılar çıkarmak istiyorum. Ama okumayınca
da, “Bugün de okumadık. Yazı yazacağım ama yine eksik olacak” diyorum. Ama belli
bir yazı temposu yakalamışken de bu istikrarı bozmak istemiyorum. Onun için
yazıyorum. Ama yine de düşünmeden edemiyorum. “Okumadan yazınca boşa mı kürek
çekiyorum” diye soruyorum kendime. Gazetelerdeki günlük köşe yazılarını, bog
yazılarını okuyorum. Tabi bunlar bir kitap okumanın yerini tutmaz. Bu arada
arkadaşım Ezgi’den kitap almıştım. 15 gün oldu. En kısa sürede okuyup
getireceğim arkadaşım.
Bence okumanın şekli yoktur. Ha kitap ha gazete hiç farketmez yeterki okuyalim okutalim :) okumayanlari dışlayalim 😂
YanıtlaSilKamu spotu gibi oldu :) Yorumun için teşekkür ederim.
SilCem, hikâyelerimde mutlaka anlatmışımdır. Hayatım çok zor geçti ve olaylar; değil kitap okumama, dinlenmeme bile izin vermedi. Son dört senedir sürekli okuyorum. Ama felsefi kitaplara çok ilgim var. Şimdi de Dostoyevski'nin eserlerinden hatırı sayılır kadarını okudum. Seni tanıdığım günlerde çok gıpta ederdim sana. Okumadan yazmak olmaz düşüncesine çok katılmasam da, yazmaya çok yararlı olduğuna inanıyorum. Okursun, sende o potansiyel var kardeşim.
YanıtlaSilFelsefe kitapları okuduktan sonraki yorumlarını bekliyorum blog yazılarında. Güzel görüşün ve yorumun için teşekkür ediyorum.
Sil:)) Kitap okumak, bölümler halde olsa da bütünü oluşturma mantığını oturtuyor. Tabi dilbilgisi noktasında da iyileştiriyor.
YanıtlaSilBilgi içerikli yazılar yazarken konu ile ilgili makale ve araştırmaları mutlaka taramak önemli. Ben öyle yapmaya çalışıyorum. :)
Yazı yazarken eğer vaktim olursa daha önce yazılmış yazılara bakıp, yararı olacakları yazıya link olarak ekliyorum bende. Yorumunuz için teşekkür ederim.
Sil