Ara Güler'in lakabı nedir?


     Ara Güler’in lakabı nedir? Kendisinin bir lakabı olduğunu bilmiyordum. Cenaze töreni canlı yayınlandı televizyonlardan. Akşam haberlerinde de yer aldı cenaze töreninden haberler. Ama izlediğim haberlerin hiç birinde lakabına dair bir şey söylenmedi. 

     Hadi yarışmasında sorulmuş lakabı. Bu yarışmayı arada sırada bende oynarım. Bu soru bana da gelseydi bende öylece kalırdım. Lakabı neymiş biliyor musunuz? İstanbul’un Gözü. Neden bu şekilde bir lakap konulmuş bulamadım internette. 

     50’lerin, 60’ların İstanbul’una dair çok fotoğraf çekmiş. Onun çektiği fotoğraflar sayesinde o yılların İstanbul’una dair bilgimiz varmış. Sanırım o yılların İstanbul’una, fotoğraflarıyla ışık tutması nedeniyle bu lakap uygun görülmüş kendisine. Hatta Orhan Pamuk, o fotoğrafları görünce hemen oturup yazmak İstanbul hakkında.

Şarkılar içinde kaybolmak...


Saat şu anda 23:29. Buray’dan Sahiden şarkısını dinliyorum. Slov şarkıdan diğer bir slov şarkıya geçmek istiyorum. Şarkılar içinde kaybolmak. O şarkılar içinde bulabilir miyim aradıklarımı? Şarkılar geri verebilir mi bana geçmiş güzel günleri?

Müslüm filmini ilk üç günde kaç kişi izledi?


     Müslüm filmini ilk üç günde kaç kişi izledi? Her pazartesi, akşama doğru, geçtiğimiz hafta sonunun gişe rakamları açıklanır. Bugünü merakla bekledim bende. Müslüm filmini anlata anlata bitiremediler. Herkes olumlu yorum yapıyor. Son olarak Ayşe Özyılmazel’in film çıkışındaki hikayesini gördüm. “Boğazım düğüm düğüm oldu” demiş. 

     Filmin çok iyi reklamı yapıldı. Ve bu reklamın karşılığını da almış görünüyor. Film ilk üç günde, 600,141 kişi tarafından izlenmiş. Harika bir başlangıç yapmış. Bakalım bu gişe başarısı ilerleyen günlerde devam edecek mi? Filmin yapımcısı da Ayla filminin de yapımcısı olan Mustafa Uslu. Acun Ilıcalı, Uslu’yu, işine aşık biri olarak niteliyor. İşini çok sevdiğinden dolayı da gişe başarılarının geldiğini belirtiyor.

Beyaz tv muhabiri, dayak yemek için röportaj yapmış resmen...


     Beyaz tv muhabiri dayak yemiş. Dün akşam kanal D haberde gördüm. O dayak sahnesini gördüğümde, dayak atan sürücüyü haksız bulmuştum. Sonuçta trafik kuralları ile ilgili her kanal röportaj yapıyor. Aşırı tepki gibi gelmişti bana. Ama o röportajdan önce yapılan diğer röportajları izlediğimde durum değişti. 

     Aslında o muhabir daha önce dayak yiyebilirmiş. Sürücülere öyle sert biçimde konuşuyor ki. Sanırsın muhabir değil de trafik polisi. “Niye telefonla konuşuyorsun? Yasak olduğunu bilmiyor musun?” falan gibi yargılayıcı bir şekilde. Mazlum adamlara denk geldiği için kimse bir şey dememiş. Ama o adam, sanki diğerlerinin hakkını almış. 

     Sosyal medyada bunun için mizansen diyen varmış. Daha önce hiçbir kanalın muhabirinin başına böyle bir şey gelmediğini göz önünde bulundurursak. Neden olmasın? Adam dayak yedim diye utanır yahu. Belki diğerlerinin de başına böyle bir şey geldi. Ama onlar haber yapmamış olabilirler. Utanmış olabilirler. İnsan dayak yediği görüntüleri nasıl haber yapabilir ki? Ama biri yeter ki gündem olayım diye düşünürse, dayak yediği görüntüleri de haber yapar. Tıpkı bu muhabir gibi.

Diziler ve kitap arasında geçen bir gün...


     Dün Fringe’in 3’üncü bölümünü izledim. İlk iki bölüme göre biraz durgundu. Bölüm süresi de kısaydı. 50 dakikacık. Bugün ise Şahsiyet dizisine kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Ustam ve Ben kitabını okumaya devam ediyorum. 360’a geldim. Kaldı son 100 sayfa. Çok ayrıntılara girmiş bu son okuduğum yerlerde. Biraz sıktı. 

     Aslında yazıyı akşama yazacaktım. Ama şu an oda o kadar sessiz ki. Böyle bir fırsatı bulmuşken rahat rahat yazmak istedim. Televizyon falan açıkken ya da yanımda birileri varken yazıya konsantre olamıyorum. Kafamı toparlayamıyorum. 

     Dünde bugünde çokça Youtube’dan video izledim. İnsan bir izlemeye başladı mı, duramıyor. O videodan o videoya savrulup duruyor. İzlediklerim de bilgi videoları. Öyle challenge falan değil. Siz tatili nasıl değerlendiriyorsunuz bakalım? Biraz da siz anlatın.

İzlediklerim #21- Çernobil- Orkun Işıtmak


     İzlediklerim bölümünün 21’incisinin konuğu, Orkun Işıtmak. Youtube kanalları arasında gezinirken Çernobil faciasını anlatan bir bölüme denk geldim. Ruhi Çenet’in videosu sanıp açtım. Meğer Orkun’muş. Çernobil’i gezmeye gitmiş. İlk defa haberim oldu bu videodan. 6 Milyon kişi izlemiş. 

     Patlama 4’üncü reaktörde olmuştu. Eğer patlama olmasaymış 5’incisi de açılacakmış. Patlamadan sonra yarıda bırakılmış. İşte o 5’inci reaktörün yanına kadar gitmiş. Bırakın 5’inciyi, hemen yanında 6’ıncısının bile betonu dökülmüş. 15 reaktöre kadar kuracaklarmış.

      Gezi sırasında uyulması gereken kurallar dikkatimi çekti. Hiçbir şeye dokunmak, bir şeyler yemek yok. Gezenlerin güvenliği için tabi. Ben olsam, “Ne olur ne olmaz” deyip Çernobil’e gitmezdim. Hala risk devam ediyor çünkü. Gerçi elinde devamlı radyasyon ölçerle dolaşıyor ama.  Yine de cesaret edemezdim. Ya siz? Şuradan izleyebilirsiniz.

Hafta sonu gelmiş hoş gelmiş...


     Bugün haftanın son günü. Yani cuma. Bir haftalık gece vardiyasının son günü aynı zamanda. Hem cuma günü olması, hem de gece vardiyasının son günü olması nedeniyle moraller yüksek. Geçen her dakika, iki günlük tatile götürüyor beni. Saat 12:21. Saat 13:00’de servise bineceğim. Şu an bu yazımı yazarken Cnn Türk’te, dünya gazetelerinden seçilmiş haberleri izliyorum. Seviyorum bu tip haberleri. Spikere de hayran kaldım. 

     Telaffuzu çok iyi. Gece vardiyasında olduğumdan Şahsiyet dizisini izleyemiyordum. Bakamıyordum değil İzleyemiyordum. Rehitu abime selamlar :) Hafta sonu tekrar diziye kaldığım yerden devam edeceğim. Fringe dizisi de var tabi. Ha birde kitabım var. Ustam ve Ben. Bu hafta bitirmeyi umuyorum. Herkese iyi hafta sonları.