Rusya...

    Rusya dünyada ikinci bir güç olabilir mi?..Şimdilik hayır olarak verebiliriz cevabı...Ama Putin'in bunun için çabaları var...Bir şeyleri bekliyor gibi...Daha tam olarak eli kuvvetli değil galiba.
    Bir de şu var ki Rusya'nın yükselişi Putin ile oldu...Gün gelip Putin olmadığında Rusya'nın hali ne olacak?..Rusya'da Putin gibi ikinci bir adam yok.

Hayatta ne yapmalı?..

   Pınar, ilaçlarını yazdırmak için sağlık ocağına gitti...İşyerinden izin almış.. "Geç geleceğini" söylemiş...Sağlık ocağından geldi...Yumurta kızarttı...Tabi yanına da çay...Çay da güzel olmuş hani...Tavşan kanı derler ya ondan...Aynen öyle...Nedense her zaman bu tadı tutturamıyoruz.

   Pınar'da benim gibi Nilgün Belgün'ü açmış...Gözlerimi açtığımda...Programda herkes toplu olarak zumba dedikleri dansı yapıyorlardı...Daha doğrusu yapmaya çalışıyorlardı...Programlarımızda yapılan toplu danslar biraz acayip geliyor bana.


   Cevdet Bey ve Oğulları kitabını okumaya devam ettim...Artık son 40 sayfam...Kitabın ana konusu, "Hayatta ne yapmalı?" sorusu üzerine kurulmuş...Tüm karakterlerin ayrı ayrı bu soruyu kendilerine sorduklarını görüyorsunuz...Bu soruyu hala biz de kendimize sormuyor muyuz?

   Çarşıya çıkmıştım...Karnım da açtı...Girdim dönerciye...Yanında vazgeçilmez içeceği ayranla beraber dönerimi yedim...Hele bir de ateşte iyice kızarmış tarafları geliyor ya...Muhteşem...Üç öğün önüme döner konsa yerim heralde...O kadar seviyorum döneri.

   Bu akşam Koca Kafalar harikaydı ya...Bazen hiç komik olmuyor...Bazen de komedi üst seviye de oluyor...Simit satışının yasaklanmasını konu edinmişler...Gülmekten öldüm...

   Biri adamın yanına yaklaşıyor, "Abi yuvarlak, ortası delik bir şey ister misin?" diyor... "Sapık mıdır nedir...Git işine kardeşim" diyor diğer adam...Simitçi adamı sığınağına götürüp simit satıyor...Birde milletvekillerinin kürsüde hava durumundan, bel ağrılarından bahsettikleri bölüm vardı...Oda çok komikti.

Foto kaynak: Pixabay.com

Blog linki:yasamdanyazilar.blogspot.com

Niran Ünsal haklı mı?..

      Sabah 11:00'de uyandım...Her zaman yaptığım gibi ilk televizyonu açtım...Kanalları gezdim...Fox'ta durdum...Nilgün Belgün'ün programı vardı...Bu haftanın burçlar için nasıl geçeceği anlatılıyordu..."Bari bu dinleyeyim" diye bıraktım...Tam aslan burcuna geldi...Nilgün Belgün, "Biraz dedikodu yapalım" demez mi...Denemişim hep böyle oluyor...Hangi program olursa olsun tam aslana sıra geliyor...Ya reklama giriyorlar...Ya da başka bir şey oluyor...Burcumu dinleyemiyorum.

      Sonradan, "İyi ki de magazine geçmişler" diyeceğimi nerden bilebilirdim ki.

Niran Ünsal
foto kaynak: unsplash.com

      Programda magazinden sorumlu kişi İpek Durkal... O, konuları seçiyor...Yorumluyor...Yorumlatıyor...Konulara çok hakim...Gerçekçi, sıradan olmayan ve orijinal yorumları var...Tek kelime ile İpek Durkal'a hayran kaldım...İşini iyi yapan, severek yapan insanların enerjisi var İpek Durkal'da...Bu yönden Durkal'a imrendim.

      Tartıştıkları konulardan bir tanesi...Bir programda Duygu Çetinkaya ile Niran Ünsal ağız dalaşı yapmışlar...Kim haklı, kim haksız onun tartışması yapıldı...Duygu Çetinkaya kim?...Ben ilk defa duydum...Ne yapmış?.. Ne etmiş?.. Doğru dürüst bir şey yapmış olsa zaten duyardım...İşte bu kız Niran Ünsal ile tartışmış...Olay bu.

      Az önce İpek Durkal'ı övdüm ama...Şunu da söylemeden edemeyeceğim...Tartışma neden başlamış...Onu söylemedi...Tartışmanın başlangıç anını ekrana getirmedi...Birbirlerine atıştıkları görüntüler var sadece...Kim haklı, kim haksız tartışması yapacaksak...Bunlar önemli...Her şeyi bilelim ki...Ona göre adaletli yorum yapalım...Sadece izlediğimiz görüntülere yorum yaparsak...Duygu Çetinkaya'nın büyüğüne böyle davranması yanlış diyebiliriz...Ama bu da eksik bir yorum olur.

Bu çağın çocukları...

     Fındık kabuğu almak için dışarı çıkmıştım...Baktım Gülizar Ablam her zamanki yerinde...Evinin önünde oturuyor...Kocası Hayri Abi de yine her zamanki gibi bir aşağı bir yukarı geziniyor...Karşı komşumuzun her zamanki...Artık klasikleşmiş halleri bunlar.

     Gülizar Abla hemen bana laf attı...Sadece bana değil...Yoldan geçen herkese laf atar...Hal hatır sorar...Muhabbet ister canı...Öyle bir kişiliği var.

     Bana, "Fatih" diye seslendi...Buradakiler bir türlü benim adımı öğrenemediler...Hep, "Fatih" diyorlar bana...Artık alıştığım için hiç düzeltme gereği de duymadım.

Çağımızın çocukları
foto kaynak: unsplash.com

     Bunu bir oğlu var...Cengiz...Bunun kredi kartını almış...400 lira çekmiş bankadan...Atmış cebe...Onu anlatıyor bana...Hayri Abi de hemen lafa karıştı..."Suç sende...Niye kredi kartı alıyorsun?" dedi...Sonra döndü bana, "Hadi bu kadın cahil...Okuma yazması yok...Banka nasıl verir bu kartı? "dedi.

     "Bankalar" dedim..."Kim olursan ol verirler...Onlar alacakları paraya bakarlar"..."Ama olmaz ki" dedi Hayri Abi.

     Tartışmaya son noktayı Hayri Abi koydu...Yaşadığımız çağda...Anne-baba ve çocuk ilişkilerinin geldiği son noktayı ortaya koydu..."Bizim çocuklar...Bizi yoluyorlar" dedi.

     Biz Hayri Abi ile bunları konuşurken...Gülizar Abla yine, yoldan geçenlere laf atıyordu...Selma Abla elinde poşet...Çöp atmaya gelmiş...Gülizar Abla bu sefer de onu yakalamış..."Ne var ne yok çocuklar ne yapıyorlar? "dedi..."Çocuklar gececi...Evde yatıyorlar" dedi Selma Abla...Ben içeri girerken en son Gülizar Ablanın, "Hakları tabi...Yatacaklar" diye hala konuşmaya devam ediyordu.

Hayatın verdiği işaretler...

      Dünden devam edelim yazımıza...Ali'yle sarıldık...Askerden sonra ilk defa görüyordum Ali'yi...Ve de Düzce'de...Olmayacak gibi bir şeydi bu.

      Yeni kiraladıkları evde spot lambasının duyu gibi bir parça eksikmiş...O parçayı bulmak için önce nişanlısı Derya'nın, "Neredeyse evin bütün mutfak eşyasını burdan aldım" dediği...Gaziantep Caddesinin girişindeki yeni açılmış bir milyoncuya gittik...Ama kapalıydı..."O zaman sizi Tahtakaleye götüreyim" dedim.

hayatın bize verdiği işaretler
foto kaynak: 

       Gaziantep Caddesinden yürümeye başladık...Ben de bu arada onlara rehberlik yaptım..."Burası Gaziantep Caddesi...Düzce'nin en büyük ikinci caddesi" dedim...Nedendir bilmem...Birilerine böyle tanıtım yaparken büyük zevk duyuyorum...Bu durum tur rehberi olmam için bir işaret olmasın...Hani derler ya..."Hayatın işaretlerini takip etmelisin" diye.

       Hissediyorum...Bir şeye yeteneğim var...Ve o yeteneğimi fark ettiğimde ve yapmaya başladığımda çok mutlu olacağım...Ama bir türlü bulamadım işte.

Kime niyet, kime kısmet...

       Düzce'ye Semih ve Bilal ile görüşmeye gitmiştim...Ama nerden bilebilirdim ki Ali Bozdemir ile buluşacağımı...Hayat işte...Sürprizlerle dolu.

       Otobüsten indim...Gittim avmnin önüne oturdum...Bizimkileri bekliyorum...Birden telefonum çaldı..."Heralde bizimkilerdir" dedim...Bir baktım ki ekranda Ali Bozdemir yazıyor.

       "Şu anda Düzce'deyim" demez mi...İlk anda ne yapacağıma karar veremedim...Yine fobim depreşti...Bizimkilerle buluştuktan sonra durumu açıklar sonra Ali'yle buluşurum diye düşündüm...Telefonu öyle kapattık.


askerlik arkadaşıyla buluşma
foto kaynak: unsplash.com

       Baktım bizimkiler gelmiyor..."Hem de çocuk buralara kadar gelmişken görüşmemek olmaz" diye düşündüm...Bizimkiler geldiklerinde beni bulamayacaklardı..."Nerdesin" diye aradıklarında "Durumu açıklarım" diye düşündüm...Aynen de öyle oldu...Aradım Ali'yi...Buluştuk.

       Askerden sonra ilk defa Ali ile görüştük...Askerlik biteli 6 ay oldu...6 aydan sonra ilk kez...Sarıldık...Ali Bozdemir karşımda...Düzce'deydi...Benim memleketimde...Askerdeyken böyle bir şey olacağını söyleseler inanmazdım.

       Ali'yi zayıflamış gördüm...Bu arada gözlüklenmiş...Askerdeyken maç izlerken takıyordu gözlüğünü...Şimdi devamlı takmaya başlamış...Astigmat varmış onda da...Bir kulağında da küpesi vardı...Saçları askerdekinden biraz büyüktü...Kirli sakal bırakmış...Tam dört dörtlüktü yani...İşte ben böyle bir tarzımı bulamadım.

       Ben hep geriden geliyorum zaten...Hep arkadaşlarım önce ilkleri yaparlar...Ben onları takip ederim.

       Not: Daha sonra neler oldu anlatmaya devam edeceğim.

Yağmur...

        Yağmur üzerine yazdığım kaçıncı yazı bilmiyorum...Ama yazdığım son yazı olmayacak bunu biliyorum.

         Pencereden yağan yağmura bakıp izlemek...Ruhuma huzur veriyor...Köyümüzdeki evimizde yer yer saç vardı...Yağmur yağmaya başlayınca saça vuran damlalar ses çıkartırlardı...O sesi duymak çok hoşuma giderdi...Şimdiki evimiz beton ve üzeri kiremit...Yağmur damlalarının sesi gelmiyor kulağıma.

yağmur üzerine yazı
foto kaynak: unsplash.com

         Bir de yağmur hani dolu dizgin yağar ya...Elinde şemsiye...Yağmur damlaları ardı ardına vurur ya şemsiyeye...Hem yağmurun tam ortasındasındır hem de yağmurdan ıslanmazsın...İşte bir de bu hoşuma gider.
         Not: Bu yazımı 16.03.2013 tarihinde kaleme almışım...Arada böyle eski yazılarıma bakmak iyi geliyor...Hem bu aralar ülke olarak yaşanan olaylardan moralimiz bozuk...Hiç olmazsa biraz bunlardan sıyrılıp nefes alalım istedim.