Altan
Öymen’in kitabını okumaya başladım. Bir Dönem Bir Çocuk’u. İlk sayfalarında
çocukluğunun o tatlı, bitmek tükenmek bilmeyen yanlarını kaleme almış. Kimin
çocukluğu olursa olsun. Hep öyle anlatıldığında hepimiz gibi bende kendi
çocukluğuma giderim. Ve yine hepimiz gibi o günleri hasrete anarım.
Evlerine ilk
radyo gelişini anlatmış Altan Öymen. Herkesin etrafına toplanıp pür dikkat
radyoyu dinlemesini anlatmış. Kendi ailesinin radyo başında çekilmiş resmi
olmadığı için temsili bir resim koymuş kitaba. Resimde herkes televizyon izler
gibi toplanmış radyo başına. Şimdi bize bu durum ne kadar da sıradan geliyor
değil mi? Alt tarafı radyo.
İşte burada
da dikkat etmemiz gereken bir durum çıkıyor ortaya. Olayları o zamanın
şartlarına göre değerlendirme olayı. Şimdi yaşadığımız çağdan o zamanlara
baktığımızda hep yanlışa düşüyoruz. Bu radyo örneği ufak bir örnek. Ama yakın
tarihimizde ülkemizi derinden etkilemiş olaylara bakarken her zaman o zamanın
şartlarını göz önüne alıp değerlendirirsek. Düşünce dünyamızda sağlıklı bir
şekil almış olur.
Radyo
şaşkınlığıyla ilgili bir anısını da nakletmiş Altan Öymen. Radyodan sesler
gelmeye başladığında annesi, ”Bak bakalım arkasına adam var mı?” demiş. O da
bakmış. ”Yok, ses tellerden geliyor” demiş. Biz o durumda olsaydık. Kim bilir nasıl
karşılardık radyodan ses gelmesini. Nasıl ilginç tepkiler verirdik.
Efsane Milli
Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’le de tanışmış. Hatta ilerleyen yaşlarında onunla
aynı gazetede çalışmış. Mesai arkadaşı olmuşlar. Her zaman aklımda, ”Gür kaşları
kalmıştı” diyor Öymen. Bu vesileyle bende farkına vardım. Hiç Hasan Ali Yücel’in
resmini görmemiştim. ”İnternetten bakarım” derken hemen bir sonraki sayfada
resmini koymuş. Resimden gördüğüm kadarıyla hayattan ne istediğini bilen bir
ifade var yüzü ve gözlerinde. Öyle olmasa dillere destan biri olamazdı
zaten. Tabi bir de kaşlarına baktım. Gerçekten gürdü.
Ben
kitaplarda resmin fazla kullanılmasının kitap okuma zevkini bozacağını
düşünenlerdendim. Ama bu kitabı (Daha 100 sayfasını anca okudum)okumaya
başladıktan sonra fikrim değişti. Anlatılan kişilerin resimlerini hemen o
sayfada ya da bir sonraki sayfada görmek okumayı aksine daha da zevkli hale
getiriyormuş bunu görmüş oldum. Belki bu benim fazla roman okumamdan dolayı da
kaynaklanmış olabilir. Romanlarda hep hayal ederiz ya. Yazarın anlattıklarıyla
roman kahramanlarını. Ama şimdi hayal etmeye gerek kalmıyor. Çünkü
karşılarınızdalar.
Altan Öymen
o hep televizyonlarda gördüğümüz Atatürk katafalkının da önünden geçmiş annesi
ve babası ile beraber. O da annesi ile beraber hıçkıra hıçkıra ağlamış. Babası
kendisini ağlamamak için zor tutmuş. Yüzü kıpkırmızıymış. Sonradan öğrendiklerine
göre gece yarısına kadar halk ziyarete devam etmiş. Ama Atatürk’ü hiç
görememiş. Bir ara yanlarından geçiyormuş. Kalabalık bir grupla. Babası, ”Altan bak
Atatürk” demiş ama. O kalabalıkta görememiş.
Bir Dönem
Bir Çocuk kitabından okuduğum 100 sayfadan gözüme takılanlar bunlardı. Bu tür
kitapların en güzel yanı: Merak edilen o yıllara dair birinci ağızdan bilgiler
almak. O yılların yapısına çok az da olsa vakıf olmak. Bence o yılları yaşamış
herkes bunları paylaşmalı. O zamanlarda neler olduğunu, nasıl yaşandığını herkes
öğrenmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder